Bu Blogda Ara

14 Temmuz 2019 Pazar

KİMYASAL MADDE VE GAZ ÖLÇÜMLERİ


Kimyasal Madde Ölçümü

Kimyasal maddeler işyerlerimizde, evlerimizde, sanayide kısaca hayatımızın birçok yerinde karşımıza çıkmaktadır. Kimyasal maddeler kullanımına göre bazen hayatımızı kolaylaştırır bazen de insan sağlığı üzerinde zararlı etkiler yaratır. Kimyasal maddelerin en çok kullanıldığı yer endüstridir. Endüstride kimyasal madde ile çalışan kişiler kimyasal maddeye maruz kalırlar. Kimyasal maddelerle çalışmalar sonucunda çalışanlar üzerinde kimyasal maddeye maruz kalma sonucunda meslek hastalıkları ya da sağlık açısından başka etkiler yaratmaktadır. Kimyasal madde ile çalışanların  ne kadar kimyasal maddeye maruz kaldığını belirlemek ve bu kimyasal maddelerin çalışan üzerine etkilerini azaltmak için işyerlerinde kimyasal madde maruziyeti ölçümleri yapılır.
Kimyasal Madde, Tehlikeli Kimyasal Madde Nedir ?
Kimyasal madde: Doğal halde bulunan, üretilen, herhangi bir işlem sırasında kullanılan veya atıklar da dâhil olmak üzere ortaya çıkan, bizzat üretilmiş olup olmadığına ve piyasaya arz olunup olunmadığına bakılmaksızın her türlü element, bileşik veya karışımlara kimyasal madde denir.
Tehlikeli kimyasal madde: Patlayıcı, oksitleyici, çok kolay alevlenir, kolay alevlenir, alevlenir, toksik, çok toksik, zararlı, aşındırıcı, tahriş edici, alerjik, kanserojen, mutajen, üreme için toksik ve çevre için tehlikeli özelliklerden bir veya birkaçına sahip maddeleri ve müstahzarları veya yukarıda sözü edilen sınıflamalara girmemekle beraber kimyasal, fiziko-kimyasal veya toksikolojik özellikleri ve kullanılma veya işyerinde bulundurulma şekli nedeni ile çalışanların sağlık ve güvenliği yönünden risk oluşturabilecek maddeleri veya mesleki maruziyet sınır değeri belirlenmiş maddelere tehlikeli kimyasal madde denir.
Kimyasal Maddelerin Kullanıldığı İşlemler
Kimyasal maddelerin üretilmesi, işlenmesi, kullanılması, depolanması, taşınması, atık ve artıkların arıtılması veya uzaklaştırılması işlemleri sırasında kimyasal maddeler kullanılır.
İşyeri Ortamında Kimyasal Madde
Günümüz insanı kimyasal maddelere, endüstrinin hemen her dalında, atölye, laboratuvar, sokak hatta evlerde çeşitli organik ve anorganik bileşiklerle (gıda katkı maddeleri, plastikler, boyalar, solventler, pestisitler, ilaçlar ile endüstri ve kentleşmeden kaynaklanan gaz, buhar, toz vb.) çeşitli biçimlerde temasta bulunmaktadır. Kişinin içinde bulunduğu ortama karışmakta olan kimyasal maddeler, yapısal niteliklerine bağlı olarak deri, sindirim ve özellikle solunum yollarından biri ya da birkaçından organizmaya girebilmekte ve bu kimyasal maddeler sistemde olumsuz etkilerini yapmaya başlamaktadır. Endüstrilerde kimyasal maddelerle, deri ve sindirim yolları ile etkilenme sonucu ortaya çıkabilen sistemik etkilenme (zehirlenme) gibi olaylara oldukça seyrek rastlanmaktadır. İnsan solunum sisteminin en büyük bölümü olan akciğerler, yaklaşık 50-80 m2 lik aktif bir iç yüzeye sahiptir ve solukla alınan ortam havası, geçirgenliği çok yüksek olan bu yüzeyle tam bir temas oluşturmaktadır. Oysa insan derisi, yabancı madde geçirgenliği çok düşük olan bir yüzeye sahip olduğundan bazı organik solventler ve katı maddeler (örn. benzen, kurşun tetra etil, pestisitler, civa vb.) dışında zararlı, zehir etkisi olabilen kimyasal maddeleri (derinin yaralı olmaması koşulu ile) organizmaya geçirmez. Bununla birlikte, asitler ve alkaliler gibi bazı yakıcı, tahriş edici kimyasal maddelerle temas ya da fiziksel zorlanma sonucunda oluşan deri hastalıkları, endüstride görülen tüm meslek hastalıklarının yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Kimyasal maddelerle sindirim yolu ile etkilenmeler ise yiyecek ve içeceklerin, çalışma ortamındaki ve/veya kişinin ellerine, giysilerine bulaşmış kimyasal maddeler çeşitli yollarla kirlenmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Endüstriyel kimyasal madde zehirlenmeleri, hemen daima, belirtileri uzunca süreler sonra sezilmeye başlayan kronik hastalık, sağlık bozukluğu olaylardır, bunların yanı sıra çok az sayılarda ani ve şiddetli olarak ortaya çıkan akut zehirlenmeler de görülebilir ve bunlar kaza olarak nitelendirilir. Tüm bu nedenlerle hangi tür ve kapasitede olursa olsun işyerlerinde ortamda kimyasal madde kontrolü yapılmaz, gerekli koruyucu önlemler alınmaz, çalışanların sağlık durumları izlenmez, çalışan, çalıştıran ve denetleyenler yeterince eğitilmezlerse kimyasal maddelerle etkilenmeler çoğu kez başlangıçta fark edilemez. Doğal olarak, hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonra kimyasal maddelere karşı alınacak önlemler ve tedavinin başarı şansı ne yazık ki  azalacaktır.
İşyeri ortamında, yapılan işe, kullanılan maddelere ve uygulanan işlemlere bağlı olarak oluşan ortam havasına yayılan kimyasal maddeler, solunum yollarından gaz-buhar biçiminde organizmaya girebilir ve çalışanların sağlığını etkileyebilirler.
Gaz ve Buharlar
Kimyasal madde işlemleri sırasında insanların soluduğu ortam havasına kolayca yayılabilen ve solunum yollarından hemen hiç engellenmeden geçebilen gaz ve/veya buhar yapısındaki kimyasal maddeler genellikle depolama, doldurma-boşaltma ya da işlemleri sırasında  (yakma, kızdırma, buharlaştırma, bozunma vb.) oluşarak ortam havasına karışırlar. Örneğin metal işleri yapılan atölyelerde, yağ gidermede kullanılan trikloroetilen vb. solventlerin buharları, elektrik ark  kaynağında azot oksitleri, ozon gibi gazlar, fırın ve ocaklardan karbon monoksit, karbon dioksit ve kükürt dioksit gibi yanma ürünü gazlar, yeterli önlemler alınmadığı takdirde bu kimyasal madde ve gazlar ortam havasına yayılarak çalışanlar için sağlık riskleri oluşturabilirler. Genel anlamda, insanlar üzerinde yaptıkları etkilere göre gaz ve buharlar şöyle sınıflanabilir;
– Basit boğucu gazlar, örneğin karbon dioksit, argon, propan, bütan (LPG),
– Kimyasal boğucu gazlar, örneğin karbon monoksit,
– Tahriş edici gazlar, örneğin ozon, kükürt dioksit, hidrojen klorür,
– Sistemik zehirli gazlar, örneğin hidrojen siyanür, benzen, karbon sülfür, trikloroetilen.

Kimyasal Madde ve Gazların Çıkış Noktalarının ve Havadaki Miktarlarının Saptanması

Sorun oluşturabilecek kimyasal maddelerin tanımlanmasını izleyerek, bu kimyasal maddelerin hangi işlem noktalarında ve işyerinin hangi bölgelerinde bulunduğu araştırılacaktır. Bu, genellikle iş akımının izlenmesi ile kolaylıkla anlaşılabilir. Oysa, çalışanların soluduğu atmosferi kirleten kimyasal maddelerin ortamda bulunup bulunmadıkları, ve atmosferik konsantrasyonlarının ne düzeylerde olduğunu, koku ya da görme duyuları ile değerlendirmek, kişi, bu konuda ne kadar deneyimli bir uzman olsa da kesinlikle olanaksızdır. Bu nedenle işyeri ortamının kimyasal madde faktörleri açısından incelenip değerlendirilmesinde, kimyasal madde ölçüm yöntemleri, incelenecek kimyasal maddenin türüne, yoğunluğuna, uygulanan ölçme tekniğine ve istenilen duyarlık düzeyine bağlı olarak doğrudan doğruya, işyeri çalışma alanlarında detektör tüpleri ya da taşınabilir cihazlar ile kimyasal madde ölçümü yapılarak değerlendirmeye temel olacak veriler toplanır. Daha duyarlı ve tam nicel (kantitatif) sonuçlar gerekiyorsa, işyeri ortamından özel yöntemlerle alınan hava bu amaçla kurulmuş endüstri hijyeni laboratuvarında klasik veya aletli analiz yöntemleri uygulanır. Değerlendirmeler sonucunda, çalışanların solumakta olduğu işyeri havasında bulunan kimyasal maddenin, bir vardiya süresince orada bulunanların sağlığı için zararlı olabilecek düzeylerde olup olmadıkları kararına varılabilmesi için bulunan değerler, “TLV” (Sınır Eşik Değerler), “TWA”(8 saatlik belirlenen referans süre için Zaman Ağırlıklı Ortalamalar), STEL (15 dakikalık bir süre için aşılmaması gereken maruziyet üst sınır değeri) ya da, “MAK” (izin verilen en yüksek konsantrasyonlar) olarak isimlendirilen standart değerlerle karşılaştırılır. Tablo 1 de örnek olarak bazı kimyasal maddelerin, TWA ve STEL değerleri, ppm (milyonda kısım) ya da mg/m3 (metre küpte miligram) olarak verilmiştir. Bu değerler, bazı ülkelerin standartlarında farklılıklar gösterebilmektedir. Temel kural olarak, laboratuvar ve epidemiyolojik araştırma sonuçlarına göre yeniden saptanan konsantrasyonlar, her yıl güncelleştirilen listelere işlenerek yürürlüğe girmektedir. Ülkemizde de kimyasal maddeler Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik ve Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik’lerine göre değerlendirilir.
Tablo 1. Bazı Kimyasal Maddelerin STEL ve TWA değerleri
TWA
STEL
mg/m3
ppm
mg/m3
ppm
Toluen
192
50
384
100
Fenol
8
2
16
4
p-ksilen
221
50
442
100
Butanon
600
200
900
300
Dietileter
308
100
616
200
Metanol
260
200
Aseton
1210
500
Kloroform
10
2



Bazı Kimyasal Maddeler, Kullanım Alanları ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri

Endüstride sektöre bağlı olarak farklı çeşit ve özellikte kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Bu kimyasal maddeler ile çalışanlar üzerinde sağlık açısından olumsuz etkiler görülmektedir. Bu kimyasal maddelerin insan sağlığı üzerine oluşturduğu olumsuz etkilerin gözlemlenmemesi için kimyasal madde ile çalışılan ortamda kimyasal madde maruziyeti ölçümü yapılır ve  Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik sınır değerleri ve uluslararası NIOSH, OSHA ve ACGIH sınır değerlerinin altında bulunan ortamlarda çalışmalar sağlanır. Bazı kimyasal maddeler, kullanım alanları ve insan sağlığı üzerine etkileri aşağıda açıklanmıştır.
Toluen
Toluen solunum yoluyla alınan ve vücut tarafından emilerek direk kana karışan bir kimyasal maddedir. Toluen kimyasal maddesine solunum yoluyla maruz kalındığında baş ağrısı, sinir sisteminde baskılanma, baş dönmesi, yürüme bozukluğu gibi olumsuz etkiler gözlenmiştir. Yapıştırıcı sektöründe kullanılan toluen kimyasal maddesi çalışanlar üzerindeki etkileriyle bağımlılık yaptığı durumlarda gözlemlenmiştir.
Toluen kimyasal maddesi boya sektöründe yaygın bir şekilde çözücü olarak kullanılmaktadır. Ayrıca reçine, kauçuk sanayisinde, dezenfektan üretiminde, yapıştırıcı yapımında kullanılmaktadır.
Benzen
Benzen kimyasal maddesi bazı kimyasal maddelerin sentezi için başlangıç maddesini oluşturur. İyi bir çözücüdür. Benzen kimyasal maddesinin insan sağlığına zararı açısından kanser yapma etkisi bulunmaktadır.
Benzen kimyasal maddesi petrokimya sanayisinde sıkça kullanılmaktadır. Ayrıca stiren ve fenol kimyasal maddelerinin sentezinde başlangıç maddesi olarak kullanılır. Naylon bileşiklerinde, deri sektöründe yapıştırıcı olarak kullanılan lateks üretiminde kullanılmaktadır.


Formaldehit
Formaldehit  kimyasal maddesinin kimya sektöründe yaygın olarak kullanılmasının yanı sıra insan sağlığı üzerine zararlı etkileri gözlemlenmiştir. Ortamda bulunan formaldehit kimyasal maddesi solunum sistemiyle insan vücuduna alındığında burun ve boğazda yanma, nefes darlığı ve öksürük gibi etkilere yol açmaktadır. Ağız yolu ile formaldehit kimyasal maddesinin alınması sonucunda kişide mide bulantısı, şiddetli ishal, karın ağrısı gözlenir ve tedavi edilmediği durumlarda birkaç gün içerisinde ölümle sonuçlandığı gözlemlenmiştir. Ayrıca formaldehit kimyasal maddesinin bazı enzimlerin çalışma yapısını bozduğu kanıtlanmıştır.
Formaldehit kimyasal maddesi mobilya sektöründe, tekstil endüstrisinde, temizlik ürünleri üretiminde, dezenfektan olarak, cila kaplamalarında kullanılmaktadır.

Neden Kimyasal Madde Ölçümü Yaptırılmalıdır, Kimyasal Madde Ölçümü Ne Sıklıkla Yapılır.*

12.03.2013 tarihinde 28733 sayılı resmi gazetede yayımlanan Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik;

“MADDE 7h) İşveren, çalışanların sağlığı için risk oluşturabilecek kimyasal maddelerin düzenli olarak ölçümünün ve analizinin yapılmasını sağlar. İşyerinde çalışanların kimyasal maddelere maruziyetini etkileyebilecek koşullarda herhangi bir değişiklik olduğunda bu ölçümler tekrarlanır. Ölçüm sonuçları, bu Yönetmelik eklerinde belirtilen mesleki maruziyet sınır değerleri dikkate alınarak değerlendirilir.” gereği kimyasal madde ölçümleri yapılır.

Ayrıca Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Formaldehit ve Ksilen Ölçüm Standartları Hakkında Genelge

09.10.2013 tarih ve 28790 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tıbbi Laboratuvarlar Yönetmeliği Tıbbi Laboratuvar güvenliği başlıklı 28.inci maddesi (2) Korunmaya yönelik alınan tedbirler, tıbbi laboratuvar personelinin ve yakın çevresinin kimyasal, radyoaktif veya enfeksiyöz ajana maruz kalma olasılığını azaltıcı veya önleyici olmalıdır. İle Ek – 10 Tıbbi Laboratuvar Denetim Formu Faaliyete Esas Denetim Kritelerleri Madde 16 Tıbbi patoloji laboratuvarında havadaki formaldehit ve ksilen düzeyleri ölçülmektedir. Hükümleri gereğince; tıbbi patoloji laboratuvarlarında oluşacak toksik madde maruziyetini giderici düzenleyici ve önleyici faaliyetler yapılmalıdır. Formaldehit ve ksilen marııziyeti kanda, idrarda madde veya metabolitlerinin ölçümü ile belirlenememektedir. Bıınun nedeni, metabolit ölçümünün bu maddelere özgü olmamasıdır. Kişi çalışma ortamının dışında da formaldehit ve ksilene maruz kalabileceğinden, gerçekte tıbbi patoloji laboratuvar kaynaklı maruziyeti göstermez. Bu nedenle çalışan personelin laboratuvar kaynaklı formaldehit ve ksilen maruziyetinin ölçülmesi gereklidir.” gereğince tıbbi laboratuvarlarda da formaldehit ve ksilen kimyasal maddeleri ölçülmektedir.

Kimyasal Madde Ölçümü Nerelerde Yapılır?
·         Petrol sektöründe kimyasal madde ölçümü
·         Kimya sanayisinde kimyasal madde ölçümü
·         Boyahanelerde kimyasal madde ölçümü
·         İlaç sektöründe kimyasal madde ölçümü
·         Tekstil sektöründe kimyasal madde ölçümü
·         Atık su arıtma tesislerinde kimyasal madde ölçümü
·         Matbaa sektöründe kimyasal madde ölçümü
·         Kaynak atölyelerinde kimyasal madde ölçümü
·         Dökümhanelerde kimyasal madde ölçümü
·         Kauçuk ve plastik sektöründe kimyasal madde ölçümü
·         Tıbbi laboratuvarlarda formaldehit ve ksilen kimyasal madde ölçümü
Kimyasal Madde Ölçümü ve Kimyasal Madde Ölçüm Metodları
·         Renk karşılaştırma (Dedektör) Tüpleri kullanılarak gerçekleştirilecek, Toksik gaz ve buhar konsantrasyonlarının tayini çalışmalarının “ASTM 4490-6 Standard Practice for Measuring the Concentration of Toxic Gases or Vapors Using Detector Tubes 1’’ standartlarına göre çalışma ortam havasında gaz-buhar halindeki kimyasal maddelerin ölçüm metodudur. Bu kimyasal madde ölçüm metodu işyeri ve çalışma ortamlarında solunabilir hava içeriğinde bulunabilecek Toksik gaz ve buhar konsantrasyonlarının tayininde kullanılacak “Renk karşılaştırma (Dedektör) Tüpleri” kısa sureli örneklemelerde (1-10 dakika) veya uzun sureli örneklemelerde aktif yada pasif olarak 1-8 saat kullanılırlar.
·         TS EN 1231:2000 “ İşyeri Atmosferi – Dedektör Tüplü Kısa Süreli Ölçüm Sistemleri Özellikler ve Deney Metotları” ve TS EN 689 ‘’İşyeri Havası- Solunumla Maruz Kalınan Kimyasal Maddelerin Sınır Değerler İle Karşılaştırılması ve Ölçme Stratejisinin Değerlendirilmesi İçin Kılavuz’’ standartlarına göre çalışma ortam havasında gaz-buhar halindeki kimyasal maddelerin ölçüm işlemi standardıdır. Bu standarda göre kimyasal madde ölçümü ortam havasında gaz-buhar halindeki kimyasal maddelerin ölçümleri tesis içerisinde bulunan gaz-buhar kaynaklarında, gaz-buhar kaynaklarının etki alanındaki çalışma ortamlarında, tesiste bulunan idari binalarda, tesis içi açık ve kapalı alanlarda solunabilir gaz-buhar konsantrasyonunun belirlenmesi amacıyla yapılır.
Kimyasal madde ölçümleri çalışanın solunum seviyesinden ve rutin iş akışında firmamız tarafından gerçekleştirilir. Gaz-buhar ve kimyasal madde ölçüm sonuçları, aksi belirtilmedikçe, mg/m³ veya p.p.m. olarak verilir. Kimyasal madde ölçüm sonuçları firmamız tarafından hazırlanan kimyasal madde ölçüm sonuç raporunda Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik sınır değerleri ve uluslararası NIOSH, OSHA ve ACGIH sınır değerlerine göre değerlendirilir ve kimyasal maddelerin sınır değeri aşan noktaları belirtilir.


26 Mayıs 2019 Pazar

Ağır Metallerin Tehlikeleri


Bundan bir kaç yıl öncesinde yalnızca “meslek hastalığı” olarak bilinen ağır metal zehirlenmeleri ve bununla ilgili hastalıklar, günümüzde meslek hastalığı olmaktan çıkıp daha geniş kitleler için risk oluşturmaya başladı.
Ağır metaller grubunda Kurşun (Pb), Kadmiyum (Cd), Krom (Cr), Nikel (Ni), Bakır(Cu), Kobalt (Co), Çinko (Zn), Civa (Hg) ve Arsenik (As) elementleri yer alır. Ağır metaller havaya karıştıktan sonra toprağa ve buradan bitkilere ve besin zinciri yoluyla da hayvanlara ve insanlara ulaşırlar. Aynı zamanda hayvan ve insanlar tarafından havadan soluma yoluyla da vücuda alınırlar. Sanayi atıkları veya asit yağmurlarının toprağa ve sulara karışması sonucunda tüm dünyaya yayılırlar. Özellikle su yolu ile taşınma, çözünen ağır metallerin ırmak, göl ve yeraltı sularına ulaşmasını sağlayarak, çok daha tehlikeli bir hale gelmelerine sebep olur. Neredeyse kullandığımız her üründe ağır metalleri vücudumuza taşımaktayız. Oyuncaklar, konserve gıdalar, sigara dumanı, bazı sebze ve meyveler, bazı süt ve süt ürünleri, seramik ürünlerin tamamı, diş malzemeleri, vb. daha birçok üründe ne yazık ki ağır metaller bulunuyor.
Bu metaller, vücutta doğru miktarda bulunması ve uygun şekilde uzaklaştırılması halinde bizler için herhangi bir tehlike oluşturmazlar.  Fakat gereğinden fazla alındıkları durumlarda, sinir ve beyin hücrelerinin tamamında zehir etkisi gösterirler. Çünkü bu metaller protein ve enzimlerle, doğrudan ve kuvvetlice bağ yapabilme yeteneğine sahiptirler. Bu özellikler sebebiyle, “biyobiriken madde” olarak anılırlar. Biyobirikim, canlının vücudunda bir kimyasalın konsantrasyonunun, doğadaki konsantrasyonundan daha yüksek olması durumudur. Bu durum insan sağlığına ciddi zararlar vermektedir. Örneğin, yüksek miktarda nikel içeren aksesuarların kullanımında ‘nikel alerjisi’ hastalığı ortaya çıkmaktadır. Yani burada önemli olan, ağır metaller ile ne kadar süre aynı ortamda kaldığımız ve vücudumuzda ne kadar depolandığıdır.
Endokrin Sisteme Zarar Veriyorlar
Günümüzde birçok sağlık sorunu çevresel faktörler ve değişen besin zinciri ögeleri sebebiyle oluşuyor. Vücudumuzun gereğinden fazla aldığında, depoladığı ve vücut dışına atamadığı bu tehlikeli maddelere “Endokrin Bozucu Maddeler” deniliyor. Ağır metaller de bu maddeler arasında yer alıyor. Böcek ilaçlarından duvar boyalarına, şampuanlardan mobilya yüzeyi koruyucularına kadar tüm ürünlerin içinde bu ağır metaller bulunduğundan, endokrin sisteme zarar verecek ürün yelpazesi oldukça genişliyor.

Endokrin bozucu ağır metaller, vücudun yağ dokularında birikiyor. Vücudumuzda varlığını hissettirmeden biriken en önemli metaller kurşun ve cıvadır. Çoğunlukla ne kadar zarar verdikleri, hangi miktarda depolandıkları bilinmez. Yağ dokusunda birikiyor olmaları, vücuttaki diğer dokulara zarar vermediği anlamına gelmemektedir. Bu metallerin başlıca toksit etkileri, karaciğer, böbrek, pankreas, akciğerler ve deri gibi organların dokularında görülmektedir.
Protein ağırlıklı beslenme yöntemi, ağır metallerin vücuda alınmasını kolaylaştırarak endokrin sisteme zarar vermektedir. Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre, bu tür beslenme diyetleri sonucu yaşamını yitiren insan sayısı artmaktadır. Yine aynı şekilde, glütensiz beslenme, aşırı yeşillik tüketimi gibi diyet programları da ağır metal zehirlenmelerine sebep oluyor. Medya da gördüğümüz hızlı kilo kaybı sonucu yitirilen yaşamlar ile ilgili haberlerin çoğunda yatan sebebin, yağ dokularında biriken ağır metallerin kimyasal reaksiyonlar sonucu parçalanarak kana geçmesi ve toksin görevi görüp kişiyi zehirlemesidir.
Sonuç olarak, ağır metallerin ilk tüketicileri olarak bizler, büyük tehlike altındayız. Besin zincirinin en üst halkasında bulunarak, sürekli artış gösteren bu durumdan en çok etkilenen varlıklarız. Ne yazık ki endokrin bozucu maddeleri vücudumuza almaktan kaçınmamız günümüz dünyasında mümkün olmasa da bu durum, ipleri tamamen bırakacağımız anlamına da gelmemeli. İçtiğimiz sulara, yediğimiz yiyeceklere dikkat ederek maruz kaldığımız dozu azaltmaya çalışabiliriz. En önemlisi organik beslenmeye dikkat etmeli ve temiz havayla daha sık buluşmaya özen göstermeliyiz.
Kaynaklar:

HEMATEN


Hematit, dünya üzerinde şimdiye kadar oluşan en eski demir oksit minerali olup, kayalar ve topraklarda yaygındır. Fe2O3 formundaki demir mineralidir. Kan taşı olarak da bilinen hematitin en yaygın renkleri kırmızı ve kahverengidir. Ayrıca siyahtan griye, sarıdan kahverengine kadar içerdiği diğer kayaçlardan ötürü farklı renkler de bulunur. Pigment olarak da kullanılan hematit, çelik üretiminde kullanılan temel mineraldir. Uluslararası bilim insanlardan oluşan bir ekip, hemateni sıradan demir cevherinden başarıyla çıkardı.
Sadece üç atom kalınlığındaki hematen, gelişmiş fotokatalitik özelliklere sahip olarak kabul edilir. Douglas Soares Galvåo, bazı diğer potansiyel uygulamaları öne sürerek yaptığı açıklamada “Sentezlediğimiz materyal, suyu hidrojen ve oksijene bölmek için bir fotokatalist olarak hareket edebilir, böylece elektrik hidrojen gibi üretilebilir” diyor.
Hematen, adından da anlaşılacağı gibi, dünyadaki en yaygın minerallerden biri olan ve büyük bir demir kaynağı olan hematit’ten çıkarılır. Orijinal 3D formunda hematit güneş ışığını emer, ancak kısa ömürlü bir yük üretir. Fakat üç demir ve oksijen atomunun kalınlığına kadar küçüldüğünde, hematen daha verimli hale geliyor.
Performansı artırmak için, takım daha görünür ışık emilimi için titanyum dioksit nanotüp dizileri ekledi. Galvão’ya göre “Hematen verimli bir fotokatalist olabilir ve aynı zamanda spintronik tabanlı cihazlar için ultra ince bir manyetik malzeme olarak da kullanılabilir. Spintronics (veya magnetoelectronics) bilgi depolamak, görüntülemek ve işlemek için kullanılan yeni bir teknolojidir.
Bilim adamları , iki boyutlu siyah fosfor, galyum, molibden disülfür (beş kat hızlı) ve her biri 3D yapısından daha geniş bir özellik yelpazesine sahip olan krom triiyodür oluşturdular. Hematen de demir bazlı kardeşlere sahip olabilir. Galvão, yeni 2D materyallerin üretilmesine aday olan bir dizi başka demir oksit ve türevleri de olduğunu belirtti. Bu da son dönemde popülerlik kazanan süper malzeme olarak adlandırılan grafenin yanında yeni süper malzemelerin olabileceğini gösteriyor.

Kaynak:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Hematit

İLETKEN POLİMERLER

Polimerleri çoğunlukla plastik gibi yalıtkan maddelerin ham maddesi olan makro moleküller olarak biliriz. Fakat 1977 yılında Alan MacDiarmid, Hideki Shirakawa ve Doktor Alan Heeger asetilenin polimerleşmesi için yaptıkları deney sırasında bir hata yaptılar. Fazla katılan katalizör sonucu siyah tozun aksine yırtık bir tabaka ortaya çıktı. Tabakanın yüzeyi metal gibi parlaktı. Poliasetilen adını verdikleri bu maddeyi iyotla oksitlendirdiler. Bu tekniğe doping tekniği dediler. Oluşan maddenin iletkenliğinin on milyon kat arttığını farkettiler. 2000 yılında da kimya alanında Nobel ödülü kazandılar. Böylelikle iletken polimerler hayatımıza girmiş oldu.
İletken polimer çeşitleri başlıca; poliasetilen (PA), polianilin (PANI), polipirol (PPy), politiyofen (PTP), polifuran (PFu), polifenilen (PP), poli(para-fenilen) (PPP), poli(vinil klorür) (PVC), poliinden (PIn) ve poliindol (PInd) olarak sayılabilir.
Poliasetilen (PA) elektrokimyasal yöntemlerle hem anyonik hem de katyonik olarak katkılanabilir. Bu özelliğiyle doldurulabilir pillerde elektrot malzemesi olarak kullanılır. Kurşun asitli aküyle karşılaştırıldığında PA pilinin çok hafif olduğu ve yüksek enerji yoğunluğuna sahip olduğu anlaşılmıştır.
İletken polimerleri diğer polimerlerden ayıran en önemli özellik tek ve çift bağlardan oluşan konjuge zincir yapısına sahip olmalarıdır. Uzun konjuge çift bağlı zincirler sayesinde iletkenlik kazanırlar.

İletken Polimer Sentez Yöntemleri
  1. Kimyasal Polimerizasyon
İletken polimer sentezinde monomer uygun çözücüde çözülür. Katalizör eşliğinde indirgenme aracı kullanılarak polimerleştirilir.
  1. Elektrokimyasal Polimerizasyon
Destek elektrolik çözeltideki monomer yükseltgenir. Dış potansiyel uygulamasıyla reaktif katyon üretilir. Sonrasında iki yöntem vardır.

Birinci; monomerin radikal katyonu, nötral monomerle dimer oluşturmak için birleşebilir.
İkincisi; iki radikal katyonu birleşerek dimer oluşturabilir. Dimer tekrar yükseltgenir. Elektroaktif polimer oluşması sağlanır.

  1. Piroliz
Bilinen ilk yöntemdir. Isıtma ile polimerden heteroatomlar (halojenler, oksijen, azot gibi) ayrılmaktadır. Yapıda meydana gelen değişmeler karbon atomları üzerindeki zincir boyunca devam eder. Böylece taşıyıcı yük hareketliliği artar ve serbest radikalleri oluşturarak yük taşıyıcıların sayısınıda arttırır.
  1. Katalitik Polimerizasyonu
Katalizör olarak, düşük molekül ağırlıklı monomerler, yüksek molekül ağırlıklı bir polimer süresince zincir büyümesi süreci ile oluşturulur. Polimerizasyon katalizörü homojen ya da heterojen bir sistem olabilir.

İletken Polimerlerin Kullanım Alanları
  • Antistatik kaplama malzemeleri
  • Korozyon inhibitörleri, Transistörler, Sensörler.
  • Bilgisayarlar için elektromanyetik koruyucular “Smart Windows” .
  • Işik saçan diyotlar(LED, OLED) .
  • Alan etkili transistörler (FET)
  • Fotovoltaik hücreler, süper kapasitörler
  • Cep telefonları ve mini formattaki elektronik ekranlarda .
  • Elektrokromik cihazlar, iyon seçici elektrotların yapımında kullanım .
  • Radar algılama sistemleri .
  • Çok düşük akımlar üretmeleri ve çok uzun ömürlü olmaları nedeniyle kalp pillerinde elektrot olarak kullanılırlar.